"İstihbarat, Savaş ve Sosyal Medya İlişkisi"
Enes Yörükoğlu
İnsanoğlunun var oluşundan bu yana süregelen en temel arayışlardan biri bilgidir. Bu arayışın temelinde ise insanın özünde var olan merak etme duygusu yatar. Bireyler bu duygu itibariyle etrafında olup bitenden her zaman haberdar olmak isterler. Fakat, istihbarat savaşları, özellikle bilginin güç olduğunun anlaşılmasından bu yana bu arayış, devletler nezdinde adeta bitmeyen bir savaş döngüsünü meydana getirmiştir. İngilizce ve Fransızca’da “intelligence” kelimesiyle ifade edilen ve anlamı “akıl, zekâ” olan istihbarat kelimesinin Türkçe’de sözlük anlamı “haber alma”dır. Ancak istihbarat terminolojisine bakıldığında haber, sadece işlenmemiş bir bilgiyi ifade eder. İstihbarat ise devlet tarafından belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitli kaynaklardan derlenen haber, bilgi ve belgelerin işlenmesi sonucu elde edilen üründür.[1]
Adeta bir satranç oyununa benzeyen istihbarat faaliyetleri geleceği doğru öngörebilmek olarak da tanımlanabilir. Nitekim bir devletin olayları gerçekleşmeden önce tespit etmesi, rakiplerinin hamlelerini doğru ve detaylı bir şekilde analiz etmesi ve bu analizlerden meydana gelen çıkarımlar doğrultusunda gereken önlemleri alıp, uygun hamleleri planlaması gibi faaliyetler devletin bekası için adeta temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. Geleceği görebilmek, muhtemel sorunlar hakkında önceden bilgi sahibi olabilmek, olayların gerçek nedenlerine ulaşabilmek ise, ancak sağlıklı istihbarat üretimi ile mümkün olabilir.[2]
Peki sağlıklı istihbarat üretimi nasıl mümkün olur? Bu sorunun cevabı için istihbarat çeşitlerini kısaca incelemek isabetli olacaktır. En temel istihbarat kaynağı şüphesiz ki, insandır. İngilizce kısaltması “HUMINT” olan insan istihbaratı, istihbarat olgusunun var oluşundan bu yana bütün devletler ya da istihbarat servisleri tarafından kullanılan en yaygın yöntemdir. Nitekim, birazdan sayılacak olan istihbarat teknikleri ile ulaşılamayan hedeflere ya da bilgilere bazen ulaşmanın tek yolu insan unsurudur. Bu yöntemin yanı sıra, yine İngilizce kısaltmasıyla; “SIGINT” ya da “ELINT” olarak adlandırılan sinyal istihbaratı, “GEOINT” coğrafi istihbarat, “TECHINT” teknolojik istihbarat gibi çeşitli haber alma teknikleri mevcuttur. Bu tekniklerin birbirinin tamamlayıcı bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim bundan -çok fazla geriye gitmeden- on beş-yirmi yıl öncesine bakıldığında haber alma sadece insan unsuru ile sağlanabilirken, günümüzde ise sayılan bu farklı teknikler ile insan unsuruyla sağlanan, sahadan gelen bilgiler teyit edilmekte ve hatta bu gelişen yeni teknolojik teknikler doğrudan haber alma aracı olarak kullanılmaktadır.
Her geçen gün farklı değişimleri tecrübe ettiğimiz 21. yüzyıl dünyasında hiçbir kurum ve organizasyonun statükocu bir düşünce yapısıyla; teamüllere dayanıp, gelişim ve değişime uyum sağlamadan hareket ederek varlığını sürdürmesi pek mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz değişim, dünya genelinde, küresel bir değişim olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzdeki bilişim teknolojilerinin gelişimi ve iletişim imkânları ile artık hiçbir ülke veya hiçbir organizasyonun, sınırları dışındaki gelişmeleri kulak ardı edip kendini dış dünyaya kapatması mümkün değildir.[3] Söz konusu istihbarat teşkilatları olduğunda ise, bu organizasyonlar dünya genelindeki gelişmeleri sıkı sıkıya takip edip diğer kurumlara göre çok daha dinamik bir yapıya sahip olmak zorundadır.
Dünya genelindeki bu değişimin ve sınırsız iletişimin teknolojik gelişmeler ile birlikte günümüzdeki seviyelere ulaştığı aşikardır. Kısa bir süre öncesine bakıldığında iletişimin; radyo, televizyon, telgraf, e-posta gibi çeşitli araçlarla sadece gereklilik hallerinde ya da önemli bilgilendirmelerin yapılması amacıyla sağlandığı söylenebilir. Fakat günümüzde, sosyal medyanın ortaya çıkışıyla birlikte herkes her an her şeyden haberdar olma haline gelmiştir. Bireyler artık zaman, mekân fark etmeksizin; duygu ve düşüncelerini, gerçekleştirdiği faaliyetlerini ve hatta yediği yemeklerini bile kendilerine oluşturduğu sanal etkileşim ortamlarında paylaşır hale gelmiştir. Bunların yanı sıra, dünyanın neresinde olursa olsun gerçekleşen bütün gelişmeler saniyeler içerisinde yaklaşık sekiz milyar insanın erişimine sunulmaktadır. Özellikle genç nesillerin çok sık bir şekilde kullandığı sosyal medya göründüğü kadar masum mudur? Ya da sadece bir eğlence alanından mı ibarettir? İşte tam olarak burada tecrübe ettiğimiz, istihbarat servislerinin de dâhil olduğu bazı olaylar bu sorulara yol göstermektedir.
Dünya’nın en zengin insanı olan Elon Musk, 25 Nisan 2022 tarihinde en büyük sosyal paylaşım sitelerinden biri olan Twitter’ı tarihi bir teklif ile 44 milyar dolara satın aldı.[4] Ortaya koyduğu yatırımın karşılığını ilgili mecrada yapacağı reklamlara karşılaması pek mümkün gözükmemektedir. Böylesine büyük bir yatırımı yapmanın amacı düşünüldüğünde, bu durum sosyal medyanın görünmeyen yüzüne işaret edebilir. Nitekim, istihbarat servislerinin de kullandığı çeşitli yapay zekâ, algoritmalar ve büyük veri sayesinde bir toplum, bir grup veya bireyler üzerinde çok net şekilde ortaya koyulabilen analizler gerçekleştirilmekte ve böylelikle hedef kitlenin takibi sağlanmaktadır. Bir kişinin sahibi olduğu hesabı üzerinden; izlediği bir video ile, beğendiği bir fotoğraf ile veya takip ettiği başka bir hesap üzerinden karakteri, düşünce yapısı, hobileri, gelecek planlamaları ve hatta sevdiği yemekler bile tespit edilmektedir. Hatırlandığı üzere Facebook ile ilgili birçok kez kişisel verilerin depolanıp üçüncü şahıslara satılmasıyla alakalı iddialarda bulunulmuş ve bunlara yönelik gerçekleştirilen soruşturmalar sonucunda çeşitli yargılanmalar gerçekleştirilmişti. Bu gibi durumlar değerlendirildiğinde sosyal medya platformlarını elinde tutan şirketler, devletler veya bireylerin nasıl bir güce sahip olacağı tefekkür edilmeye şayan bir durum. Netice itibariyle bakıldığında bu olaylardan anlaşılacak olan; böylelikle sosyal medya da İngilizce kısaltmasıyla ‘OSINT’ olan açık kaynak istihbarat türüne dahil olmuştur.
Sosyal medyanın haber alma faaliyetlerine açık kaynak sunmasının yanı sıra, algıları ciddi şekilde yönlendirme ve böylelikle birçok olayın ve hatta savaşın bile seyrini etkileme potansiyeli de mevcuttur. Şu günlerde üzülerek şahit olduğumuz Rusya-Ukrayna savaşında da sosyal medya çok aktif ve etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Yabancı bir haber sitesinde atılan bir başlık bu konuda dikkat çekicidir: ‘Rusya-Ukrayna: Sosyal Medya, Savaşı Yönetmenin Yeni Bir Yolu Mu?’[5] Dünyada şu anki görünen tablo değerlendirildiğinde bütün Avrupa ülkeleri ve ABD’nin arkasında gözüktüğü, desteklediği Ukrayna ve adeta yalnız kalan, sadece birkaç ülkenin desteğini alan Rusya kutuplaşması görülmektedir. Savaş ve sosyal medyanın ilişkisi tam olarak nerede meydana geliyor? Bu ilişki de şu şekilde açıklanabilir: Sosyal medya sitelerinin, uygulamalarının neredeyse tamamı ABD merkezli şirketler tarafından yönetilmektedir. Her ne kadar hukuku aşsa da insan haklarını ihlal etse de Rusya’nın da kendince haklı gerekçeleri olabilir, yani iki ülkenin de iyi şekilde değerlendirilip buna göre tepki gösterilmesi gerekir. Fakat sosyal medya savaşında baktığımızda ABD’yi de karşısına alan Rusya bu konuda ambargo yiyip manipülasyonlarının engellendiği ve aynı şekilde Ukrayna’nın tüm paylaşımlarının desteklendiği ve kamuoyunu Ukrayna yanlısı hale getirecek bir sosyal medya cephesi kurulduğunu ifade etmek mümkün.[6] Bu durum da neredeyse dünyadaki bütün ülkeleri Rusya karşıtı bir hale getirmiştir. Ayrıca Rusya, kamuoyu gücünü eline geçiren devletler tarafından bütün dünyadan izole edilmeye çalışılmaktadır. İşte sosyal medyanın bir savaş durumunda en büyük etkisi bu şekilde ifade edilebilir.
Peki buraya kadar anlatılan istihbarat, savaş ve sosyal medya hususlarından temel çıkarımımız ne olmalı? Dijital dünya ile birlikte artık savaş stratejilerinin bile değiştiği, sosyal medya mecrasında bilgi dayatma ve manipülasyon savaşlarının yaşandığı ve bunların katlanarak devam edeceği; bunlar gibi oluşan yeni tehditlere karşı hem devlet açısından hem de bireyler nezdinde sıkı önlemlerin alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Ülkemiz için de gerek kanuni düzenlemelerle gerekse üniversitelerimiz veya bizzat milli istihbarat teşkilatımız tarafından toplumumuzun açık bir şekilde bilgilendirilmesiyle bu tür tehditlerden kaçınmamız mümkün olacaktır.
İstihbarat ve savaş konularına değinmişken; selam olsun bu kutsal vatanın aziz şehitlerine, selam olsun bu topraklar için serden geçenlere, selam olsun akıncı misali yeri göğü inleterek ülkemiz için savaşan isimsiz kahramanlara...
(Bu yazı ilk kez 2022 yılında İSDAM dergisi 3. sayısında yayınlanmıştır.)
Kaynakça: [1]https://www.mit.gov.tr/isth-olusum.html (Erişim: 15.04.2022) [2] İlter, E., Millî İstihbarat Teşkilâtı Tarihçesi, 2002. [3] Yörükoğlu, E., Dijital Yönetişim Çağında Bir Liderlik Modeli Önerisi: İnsan Odaklı Dönüşümcü Liderlik, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, 2021. [4]https://www.reuters.com/technology/exclusive-twitter-set-accept-musks-best-final-offer-sources-2022-04-25/ (25.04.2022) [5]https://thewire.in/world/ukraine-russia-is-social-media-a-new-way-to-wage-war (Erişim:01.04.2022) [6]https://www.nbcnews.com/tech/internet/facebook-twitter-remove-disinformation-accounts-targeting-ukrainians-rcna17880 (Erişim: 29.03.2022)
Comments